May 14, 2025 .

Zorunlu Göçte Kırılma Noktası: IDMC 2025 Raporu Küresel Krizi Gözler Önüne Seriyor

İç Yerinden Edilme İzleme Merkezi (IDMC) tarafından yayınlanan 10. Küresel Yerinden Edilme Raporu (GRID), 2024 yılı sonunda iç yerinden edilmiş (IDP) insan sayısının çarpıcı bir şekilde 83.4 milyona ulaştığını ortaya koyarak küresel bir krizi gözler önüne seriyor. Bu rakam, on yıl önce yayınlanan ilk GRID raporundaki sayının iki katından fazla ve iç yerinden edilmenin ne denli vahim bir boyuta ulaştığını açıkça gösteriyor.

IDMC’nin 2025 raporuna göre, bu rekor seviyedeki yerinden edilmelerin temelinde çatışmalar ve şiddet ile doğal afetler yatıyor. 2024 yılında çatışma ve şiddet nedeniyle 73.5 milyon insan yerinden edilirken, doğal afetler sonucu yerinden edilenlerin sayısı ise 9.8 milyona ulaşarak her iki kategoride de en yüksek değerler kaydedildi. Yıllardır süregelen krizlerle boğuşan Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Yemen gibi ülkeler, 2024 yılında tarihlerindeki en yüksek IDP sayılarını kaydetti.

Doğal afetlerle ilişkili iç yerinden edilmeler de 2024’te rekor seviyeye ulaştı ve birçok ülke bu alanda en yüksek sayıları bildirdi. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri, büyük kasırgaların yol açtığı kitlesel tahliyeler sonucu 11 milyondan fazla yer değiştirmeye tanık oldu. Dünya genelinde kaydedilen 45.8 milyon afet kaynaklı yer değiştirmenin çoğu hükümet öncülüğünde yapılan önleyici tahliyeler olsa da, bu durum hazırlık ve afet risk azaltma yatırımlarıyla azaltılabilecek önemli insani ve finansal maliyetler yaratmaya devam ediyor.

2018’den bu yana iç yerinden edilmiş insan sayısının iki katına çıkarak 2024 sonunda 117 ülke ve bölgede 83.4 milyona ulaşması, küresel bir endişe kaynağıdır. Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Lübnan, Filistin, Sudan ve Ukrayna gibi ülke ve bölgelerdeki son yıllarda yaşanan çatışmalar, IDP sayısındaki artışın başlıca nedenleri arasında yer alıyor. Bu yeni yerinden edilmeler, Afganistan, Kolombiya, Suriye ve Yemen gibi ülkelerde uzun süredir devam eden yerinden edilme sorunlarına ekleniyor. Afetlerin konutlar ve geçim kaynakları üzerindeki etkileri de birçok insanın kalıcı çözümler bulamamasına ve yıl sonunda hala yerinden edilmiş durumda olmasına yol açtı.

IDMC raporu, insani yardımın tek başına yerinden edilmenin boyutunu azaltmak için yeterli olmayacağının altını çiziyor. IDP’lerin durumlarına sürdürülebilir bir son vermek için hükümetlerin çatışmaları çözme ve barışı inşa etme, yoksulluğu ve afet riskini azaltma, insanların geri dönmelerini, yeniden yerleşmelerini veya ev sahibi topluluklara yerel olarak entegre olmalarını sağlayacak politikalar oluşturması ve eylemlerde bulunması gerekiyor. Yerinden edilme ve çözüm verileri, bu politikaları ve eylemleri şekillendirmede gelecekte de kilit rol oynamaya devam edecek.

Bölgesel düzeyde bakıldığında, Sahra Altı Afrika 2024 yılında 19.3 milyon yeni iç yerinden edilme kaydetti ve bu, önceki yıllardaki eğilimi sürdürerek diğer tüm bölgelerden daha yüksek bir sayıya işaret ediyor. Yeni yerinden edilenlerin çoğu, yıl sonunda rekor seviyeye ulaşan 38.8 milyonluk mevcut yerinden edilmiş nüfusa eklendi ve bu rakam küresel toplamın yaklaşık yüzde 46’sını oluşturuyor. Çatışma kaynaklı yerinden edilme kaydeden 23 ülkenin tamamı, bazen Nijerya’nın Borno eyaletinde olduğu gibi aynı insanları etkileyen afet kaynaklı yer değiştirmeler de yaşadı.

Orta Doğu’da, 7 Ekim 2023’ten sonra İsrail ile Filistinli silahlı gruplar arasındaki düşmanlıkların Gazze Şeridi’nde tırmanmasıyla birlikte çatışma ve şiddetle ilişkili iç yerinden edilme sayısı önemli ölçüde arttı. Bu eğilim 2024’te de devam etti ve yıl boyunca Filistin’de 3.2 milyondan fazla yerinden edilme kaydedildi. Ancak büyük veri eksiklikleri göz önüne alındığında, bu sayının önemli ölçüde düşük bir tahmin olduğu düşünülüyor. İnsanların kaçtığı bölgelere yapılan saldırılar da daha fazla yerinden edilmeye yol açtı. Yıl sonunda yaklaşık 2 milyon insan hala yerinden edilmiş durumdaydı ve bu rakam bir önceki yılla aynı seviyede olup, 2023 sonu itibarıyla Gazze nüfusunun neredeyse tamamının zaten yerinden edilmiş olmasının çarpıcı bir göstergesi.

Doğu Asya ve Pasifik bölgesinde, El Niño ile ilişkili kurak koşullar nedeniyle 2019 ile 2022 arasında düşüş gösteren afet kaynaklı yerinden edilme sayısı, 2024’te 2016’dan bu yana en yüksek seviyeye ulaşarak 14.8 milyona yükseldi. Filipinler ve Çin gibi yoğun nüfuslu ülkeleri vuran güçlü tayfunlar, bu yer değiştirmelerin büyük çoğunluğunu tetikledi.

Güney Asya’da ise 2023’teki El Niño kaynaklı kurak koşulların ardından, afet kaynaklı yerinden edilme sayısı 2024’te neredeyse üç katına çıkarak 9.2 milyona ulaştı. Bu rakam, bölge için son on yıldan fazla bir sürenin en yüksek ikinci değeri olup, küresel toplamın yaklaşık dörtte birini temsil ediyor. Fırtınalar ve muson sellerinin birleşimi, Afganistan, Bangladeş ve Hindistan gibi bazı ülkelerde son yılların en yüksek rakamlarına yol açtı.

Amerika kıtasında iç yerinden edilme sayısı 2024’te rekor seviyeye ulaşarak 14.5 milyona çıktı ve bu rakam, önceki beş yılın toplamından daha fazla. Bunun 13 milyonu afetlerle, 1.5 milyonu ise çatışma ve şiddetle ilişkiliydi. Amerika Birleşik Devletleri, büyük kasırgaların yol açtığı kitlesel tahliyeler sonucu küresel toplamın yaklaşık dörtte birini oluşturan 11 milyon afet kaynaklı yer değiştirme ile en yüksek sayıyı bildirdi.

Avrupa ve Orta Asya’da 2024 yılında 846,000 iç yerinden edilme kaydedildi. Bunun 358,000’i afetlerden kaynaklandı ve bu, bölge için kayıtlardaki en yüksek ikinci değer olup, çoğu fırtına, sel ve orman yangınları gibi hava koşullarıyla ilgili tehlikelerden kaynaklandı. On ülke, veri kaydının başladığı tarihten bu yana en yüksek afet kaynaklı yerinden edilme sayılarını bildirdi; özellikle Kazakistan, son 80 yılın en kötü sellerini yaşadı.

Sonuç olarak, IDMC’nin 2025 Küresel Yerinden Edilme Raporu’nun (GRID) ortaya koyduğu bu çarpıcı veriler, iç yerinden edilmenin küresel ölçekte giderek büyüyen bir insani kriz olduğunu açıkça gösteriyor. Çatışmalar, şiddet ve doğal afetlerin tetiklediği bu yerinden edilmelerin önlenmesi ve yerinden edilmiş insanların kalıcı çözümlere ulaşması için uluslararası toplumun ve hükümetlerin daha kararlı ve koordineli adımlar atması hayati önem taşıyor. Veriye dayalı politikalar ve risk azaltma stratejileri, bu karmaşık sorunun üstesinden gelmede kritik bir rol oynayacaktır.

Leave a comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *